İnsanoğlunun gelişim sürecinde Bilişsel devrimden,yani insanın düşünmeye başlamasından çok daha önce vardı.

Tarım devrimiyle yerleşik uygarlıklara dönüşen yaşam biçiminde rahipler ve şamanlar aracılığı ile uygulandı.

Antik yunanda tapınak rahibeleri hipnotize edilerek gelecekten haber vermeleri istendi.

Sağlık tanrısı olarak anılan Asklepios adına kurulan tapınaklarda hekim rahipler tarafından uygulandı.

Bergama Asklepionu’nda hastalara derinden gelen bir ses yankısı kullanılarak hipnoz yapıldı.

Orta çağın karanlığında her şey gibi kiliselerin bağnazlığında ve engizisyonun zincirlerinde boğuldu.

1500 lerde Paracelsus, ruhun ve mıknatısın iyileştirici etkilerini farketti.

18. yüzyılın sonuna kadar çoğu hekim ne yaptığını ve nasıl olduğunu bilmeden uyguladı.

Narkoz bulunmadan önce İngiliz hekimler hastaları hipnozla ameliyat ettiler.

Modern hipnozun kurucusu sayılan Braid, yunanca uyumak anlamına gelen “Hypnos” sözcüğünden hipnoz terimini türetti.

Hipnozun bir uyku durumu olmadığını fark ettiğinde ise isim değiştirmek için çok geçti.

1880’de Viyana’lı pratisyen hekim Dr. Breuer hipnoz terapisini şekillendirdi.

Freud’un çok ilgisini çeken bu tedavi yöntemini öğrenmek istedi. Ama başaramadı.Hastalarını derin hipnoza sokmayı beceremiyordu.

Sonuçta hipnozu bir kenara bırakıp serbest çağrışım ve psikanalizi geliştirdi.

Bu konuda şanslı şöhreti ve hipnozu küçümseyen egosu aslında insanlık için büyük bir zaman kaybına yol açtı.

Amerikan sağlık kurulu nihayet 1953 te hipnozu kabul etti ve tıp fakülteleri ve yüksek lisans eğitim müfredatlarına tavsiye etti.

Geçtiğimiz yüzyılda ise önce sahnelerde ve daha sonra televizyonlar ve internette soytarı eğlencesine dönüştü.

Yeni çağda bilimin ışığında yeniden tanımlanan ve sınırları,gücü ve tedavilerde kullanımı açısından sonunda değeri anlaşılan Hipnoz ile ilgili daha fazla bilgi için Hipnoz başlığı altındaki yazıları inceleyebilirsiniz.